Deneyim

Altmışlık ünlü ressam, bir lokantaya girer. Gerçi cebinde parası yoktur ama aldırmaz.
Lokantacıya yapacağı portresine karşılık yemek yemek istediğini söyler. Güzelce karnını doyurur.
Sonra bir çırpıda lokantacının portresini çizerek masaya bırakır. Lokantacı resme bakar ve beğenir.

Sonra da “Güzel ama bir dakikada yaptınız bunu, oysa bir saattir yiyorsunuz” der.

Ressam: “Bir dakika değil, 60 yıl ve bir dakika” diye karşılık verir.

Kategori Yok kategorisine gönderildi | Yorum bırakın

Seyahat

Biri Anaksagoras’a “Seyahat etmek, bulunduğunuz yerden başka bir yere gitmek midir?” diye sorar.

Filozof, “Seyahat etmek, düşüncelerinizi değiştirmek, önyargılarınızdan kurtulmaktır.” der.

Bilgeye sormuşlar: “Dünyada en çok kimi seversiniz?” “Terzimi severim.” diye cevap vermiş.

Soruyu soranlar şaşırmışlar: “Aman üstat, dünyada sevecek o kadar çok kimse varken terzi de kim oluyor? O da nereden çıktı? Neden terzi?” diye sormuşlar.

Bilge, bu soruya şöyle cevap vermiş: “Evet dostlarım, ben terzimi severim. Çünkü ona her gittiğimde, benim ölçümü yeniden alır. Ama ötekiler öyle değildir. Bir kez benim hakkımda karar verirler, ölünceye kadar da, beni hep aynı gözle görürler.

Kategori Yok kategorisine gönderildi | Yorum bırakın

Kuyu

Günlerden bir gün, köylerden birinde bir çiftçinin eşeği kör kuyuya düşer.

Eşek saatlerce acı içinde kıvranır ve bağırır.

Sesini duyan sahibi gelip baktığında zavallı eşeği kuyunun dibinde görür. Çaresiz çiftçi, köylüleri yardıma çağırır. Köylüler kör kuyudaki eşeği kurtarmak için ne yapacaklarını düşünürler ama sonuçta onu kurtarmanın imkânsız olduğuna ve bunun için çalışmaya değmeyeceğine karar verirler. Tek çare, kuyuyu toprakla örtmektir. Herkes ellerine aldığı küreklerle etraftan kuyunun içine toprak atar. Zavallı hayvan, üzerine gelen toprakları, her seferinde silkerek dibe döker. Bir süre sonra ise ayaklarının altına aldığı toprak sayesinde her an biraz daha yükselir ve sonunda yukarıya kadar çıkar. Köylüler kuyudan dışarı çıkan eşeğe çok şaşırır.

İşte hayat da bazen bizim üzerimize yüklenir ve üzerimiz toz toprakla örtülüyormuş gibi olur. Bunlarla baş etmenin tek yolu, yakınıp sızlanmak değil, düşünüp silkinmek ve kurtulmak, aydınlığa adım atmaktır. Kör kuyuda olsak bile…

Kategori Yok kategorisine gönderildi | Yorum bırakın

Kibir

Kavağın yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış. Yağmurların ve güneşin etkisi ile müthiş hızla büyümüş ve neredeyse kavak ağacıyla aynı boya gelmiş. Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa:

“Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?” “On yılda” demiş kavak. “On yılda mı?” diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak.

“Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim bak…” “Doğru” demiş ağaç, “Doğru.” Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgarları başladığında kabak önce üşümeye başlamış, sonra yapraklarını düşürmeye. Soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış. Sormuş endişeyle kavağa:

“Neler oluyor bana ağaç?” “Ölüyorsun…” demiş kavak. “Niçin?” demiş kavak. “Benim 10 yılda geldiğim yere, 2 ayda gelmeye çalıştığın için…”

Kategori Yok kategorisine gönderildi | Yorum bırakın

Sevgiyi Yaşayanlar

Bir gün bir ermişe sevgiyi gerçekten yaşayan bir kişi ile onu dilinden kalbine indirmemiş olan bir kişiyi birbirinden nasıl ayırt ederiz diye sormuşlar.

Ermiş bakın göstereyim demiş. Önce sevgiyi sözde yaşayan kişileri çağırarak onlara sofra hazırlamış. Hepsi yerlerine oturmuşlar. Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar ve arkasından derviş kaşıkları denilen bir metre boyunda kaşıklar gelmiş. Ermiş davetlilere kaşıkların ucundan tutarak yemeleri gerektiğini söylemiş. Davetliler, çorbaları içmeye çalışmışlar ama kaşıkların sapları o kadar uzunmuş ki çorbayı dökmeden ağızlarına götürmeyi bir türlü becerememişler. En sonunda sofradan öylece aç kalkmışlar.

Bunun üzerine ermiş; “Şimdi sevgiyi gerçekten bilenleri yemeğe çağıralım.” demiş. Bu defa yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen insanlar sofrada yerlerini almışlar. “Afiyet olsun” denince, her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp, sonra karşısında oturan kardeşine uzatarak ona çorba içirmiş. Böylece her biri diğerini doyurmuş ve sofradan şükrederek kalkmışlar. Ermiş yanındakilere dönerek “İşte, kim ki gerçek sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse, o aç kalacaktır ve kim kardeşini düşünür de doyurursa o da kardeşi tarafından doyurulacaktır. Gerçek pazarında daima alan değil, veren kazançtadır.”

Kategori Yok kategorisine gönderildi | Yorum bırakın

Öbür Dünya

Meşhur Yunan filozofu Anaksagoras’a, talebeleri ölüm döşeğinde yatarken nereye gömülmek istediğini sormuşlar:

“Atina’ya mı yoksa doğduğu köye mi?”

Filozof: “Nereye isterseniz oraya gömün.” Cevabını vermiş.

“Nasıl olsa öbür dünya her yerden aynı uzaklıkta.”

Kategori Yok kategorisine gönderildi | Yorum bırakın

Gerçek Mutluluk

M.Ö. III. Asırda yaşamış Yunan filozofu Menedem’e, sohbet esnasında birisi

“İnsanın istediğini elde etmesi büyük bir saadet.” dedi.

Filozof söze şöyle karşılık verdi: “ İnsanın elindekilerle yetinmesi daha büyük bir saadettir.”

Kategori Yok kategorisine gönderildi | Yorum bırakın