Yaşamın Yankısı

Bir adam ve oğlu ormanda yürüyüş yapıyorlar. Birden oğlan takılıp düşüyor. Canı yandığından “ahhh’’ diye bağırıyor. İleride bir dağın tepesinden “ahhh’’ diye bir ses duyuyor ve çocuk şaşırıyor. Merak ediyor ve “Sen kimsin” diye bağırıyor. Aldığı cevap: “Sen kimsin?’’ oluyor. Aldığı cevaba kızıp: “Sen bir korkaksın” diye tekrar bağırıyor. Dağdan gelen ses: “Sen bir korkaksın .” diye cevap veriyor. Çocuk babasına dönüp: “Baba ne oluyor böyle ?’’diye soruyor. Oğlum diyor adam: “Dinle ve öğren!’’ Dağa dönüp: “Sana hayranım.” diye bağırıyor. Gelen cevap: “Sana hayranım.” oluyor. Baba tekrar bağırıyor: “Sen muhteşemsin!” Gelen cevap:’’Sen muhteşemsin!’’ Çocuk çok şaşırıyor ama hala ne olduğunu anlamıyor. Babası açıklamasını yapıyor: “İnsanlar buna ‘yankı’ derler ama aslında bu ‘Yaşamdır’. Yaşam daima sana senin verdiklerini geri verir. Yaşam yaptığımız davranışların aynasıdır. Daha fazla sevgi istediğin zaman daha çok sev! Daha fazla şefkat istediğinde, daha şefkatli ol! Saygı istiyorsan insanlara daha çok saygı duy! İnsanların sabırlı olmasını istiyorsan sen de daha sabırlı olmayı öğren!”

Kategori Yok kategorisine gönderildi | Yorum bırakın

Akrep

Hintli bir adam suda bata çıka ilerlemeye çalışan bir akrep görür. Onu kurtarmaya karar verir ve parmağını uzatır ama akrep onu sokar. Hintli tekrar akrebi sudan kurtarmaya çalışır ama akrep onu tekrar sokar. Yakınlardaki başka birisi ona, onu sürekli sokmaya çalışan akrebi kurtarmaya çalışmaktan vazgeçmesini söyler. Ama Hintli adam şöyle der: “Sokmak akrebin doğasında vardır. Benim doğamda ise sevmek var. Neden sokmak akrebin doğasında var diye kendi doğam olan sevmekten vazgeçeyim?”

Kategori Yok kategorisine gönderildi | Yorum bırakın

Cesaretin Bittiği Yerde Esaret Başlar

Bir Hint masalına göre, kedi korkusundan devamlı endişe içinde yaşayan bir fare vardır.

Büyücünün biri fareye acır ve onu bir kediye dönüştürür.

Fare, kedi olmaktan son derece mutlu olacağı yerde bu kez de köpekten korkmaya başlar.

Büyücü bu kez onu bir kaplana dönüştürür. Kaplan olan fare, sevineceği yerde avcıdan korkmaya başlar.

Büyücü bakar ve der ki; ‘’ Sen cesaretsiz ve korkak birisin. Sende bir farenin yüreği var. O yüzden ben sana yardım edemem.”

Kategori Yok kategorisine gönderildi | Yorum bırakın

Ölüm

Talebelerinden biri Konfüçyüs’e: “Hocam ölüm nedir?” diye sormuş.
Büyük alim: “Hayatın ne olduğunu bilmedikten sonra, ölümün ne olduğunu sana nasıl anlatabilirim?” demiş.

Kategori Yok kategorisine gönderildi | Yorum bırakın

İhtiyar Kadın ve Kandil

Bir akşam Buda, vaazını bir dağda verecekti. Büyük bir kalabalık onu bekliyordu. Gece indiği için, herkes onu karşılamak üzere bir kandil yakmıştı. Diğerlerinden daha küçük ve daha kalitesiz bir kandil taşıyan ihtiyar bir kadın onlara katıldı. Alaylar içinde, kandilini diğerlerinin yanına koydu.
Birden bir tufan koptu, ihtiyar kadınınki hariç diğer tüm kandiller söndü. Küçük olmasından dolayı diğerleri onu korumuştu ve karanlıkta sadece onun ışığı parlamaktaydı.
Buda kandili aldı ve teker teker tüm diğer kandilleri yaktı ve şöyle dedi:
“Bir kıvılcım kaldıkça, diğer tüm kandiller yakılabilir.”

Kategori Yok kategorisine gönderildi | Yorum bırakın

Sır

Bir gün büyük İtalyan ressamı Rafael’e sanatının zirvesine ulaşabilmesinin sırrını sormuşlar.
Rafael şu cevabı vermiş: “ Hiçbir şeyi ihmal etmemek.”

Kategori Yok kategorisine gönderildi | Yorum bırakın

Yeni İmrapator

Bir zamanlar, Uzak Doğu’da, artık yaşlandığını ve yerine geçecek birini seçmesi gerektiğini düşünen bir imparator varmış. Yardımcılarından ya da çocuklarından birini seçmek yerine; kendi yerine geçecek kişiyi değişik bir yolla seçmeye karar vermiş. Bir gün, ülkesindeki tüm gençleri çağırmış ve:
“Artık tahttan inip yeni bir imparator seçme vakti geldi. Sizlerden birini seçmeye karar verdim.” demiş.

Gençler şaşırmışlar, ancak o sürdürmüş: “Bugün hepinize birer tohum vereceğim. Bir tek tohum… Ama bu çok özel bir tohum. Evlerinize gidip onu ekmenizi, sulayıp büyütmenizi istiyorum. Tam bir yıl sonra büyüttüğünüz o tohumla buraya geleceksiniz. Sizi, yetiştirdiğiniz o tohuma göre değerlendirip, birinizi imparator seçeceğim.”

Saraya çağırılan gençlerin arasında Ling adında biri de varmış. O da diğerleri gibi tohumunu almış… Evine gidip heyecanla olayı annesine anlatmış. Annesi bir saksı ve biraz toprak bulup, onun tohumu ekmesine yardım etmiş. Sonra birlikte dikkatlice sulamışlar. Her gün sulayıp büyümesini bekliyorlarmış.

Yeterince zaman geçtikten sonra diğer gençler tohumlarının ne kadar büyüdüğünü anlatırken, Ling hayal kırıklığı içinde, kendi tohumunda hiçbir değişiklik olmadığını görüyormuş. Üç hafta, dört hafta, beş hafta geçmiş… Hâlâ hiçbir gelişme yokmuş. Diğerleri yetişen bitkilerinden söz ederken Ling çok üzülüyormuş. İmparatorun onu beceriksiz sanmasından çok endişeleniyormuş. Arkadaşlarına da hiçbir şey diyemiyor, sabırla bekliyormuş.

Sonunda bir yıl bitmiş ve gençlerin yetiştirdikleri bitkileri imparatorun huzuruna götürecekleri gün gelip çatmış. Ling, annesine boş saksıyı götüremeyeceğini söyleyince, annesi ona cesaret verip; saksısını götürüp dürüst bir şekilde olanları imparatora anlatmasını istemiş. Ling, pek istemese de, annesinin sözünü tutmuş ve boş saksıyla saraya gitmiş. Saraya varınca arkadaşlarının yetiştirdiği bitkilerin güzellikleri karşısında şaşırmış.

Sonra imparator gelmiş ve tüm gençleri selamlamış. Ling, arkalarda bir yerlere saklanmaya çalışıyormuş.

“Ne büyük bitkiler, çiçekler ve ağaçlar yetiştirmişsiniz. Bugün biriniz imparator olacak.” demiş imparator. Aniden arkada elinde boş saksısıyla Ling’i fark etmiş. Hemen muhafızlarına onu öne getirmelerini emretmiş.

Ling çok korkmuş. “Sanırım beceriksizliğimden dolayı beni öldürtecek.” Ling öne geldiğinde imparator adını sormuş. “Adım Ling.” demiş. Diğer gençler gülüşüp onunla alay etmeye başlamışlar. İmparator onları susturmuş. Ling’e ve elindeki saksıya dikkatle bakıp kalabalığa doğru dönmüş.

“Yeni imparatorunuzu selamlayın. Adı Ling!” demiş. Ling inanamamış. Çünkü tohumunu yeşertememiş bile, nasıl imparator olurmuş?… İmparator devam etmiş: “Bir yıl önce burada herkese bir tohum verdim. Siz ekip, sulayıp bir yıl sonra getirecektiniz. Ama hepinize kaynamış tohum vermiştim. Asla büyüyemeyecek olan… Ling’in dışında herkes ağaçlar, bitkiler ve çiçekler getirdi; çünkü tohumun büyümediğini fark edince hepiniz onu bir başka tohumla değiştirdiniz. Sadece Ling içinde benim verdiğim tohum olan boş saksıyı getirme cesaret ve dürüstlüğünü gösterdi. Beklentisi gerçekleşmeyince umutsuzluğa kapılsa da, dürüstlüğünden vazgeçmedi… Onun için yeni imparatorunuz o olacak!”

Kategori Yok kategorisine gönderildi | Yorum bırakın